7 Temmuz 2019 Pazar

İlahlı Kuvvetler 1 Silahlı Kuvvetler 1


Okura not:  Birazdan okumaya devam edeceğiniz İlahlı/Silahlı Kuvvetler yazı (dizisi) Ocak 2012'de kaleme alınmaya başladı. Çinli general Sun Tzu'nun yaklaşık 2500 sene önce yazdığı sanılan Savaş Sanatı adlı strateji kitabının verdiği ilham ve referanslarla; savaş ve insan hayatı üzerine yazarının kaleme aldığı bir deneme dizisi olacaktı bu yazı. Ne var ki ilk yazının kaleme alındığı tarih, yazarının geçmişi sebebiyle açıklamakta ve ifadede zorlandığı bir döneme isabet ettiğinden yazar bu deneme dizisine kişisel nedenlerden devam edememişti. 15 Temmuz 2016 günü sonrası bu yazı bu kez cidden bütün ruhuyla ete kemiğe bürün ve gelecek nesil okurlara da kalabilecek bir yazı olması dileğiyle yeniden gözden geçirilerek yazılmasına devam edilmesi düşünüldü. Bu açıdan okumadan önce yazının ilk kısmını  okumanız önerilir.) 26 Temmuz 2016

Kâinat

Sun Tzu'nun generallere önerdiği ve "Harp Sanatı'nın, yerinde, koşullara uygun karar verme durumunda hepsi birbirine bağlı irdelenmesi gereken" beş faktöründen ikincisidir Kâinat. Diğer dillere çevirilerde space yani boşluk, uzay ve askeri terimlerce karşılanması gerekirse alan ve saha olarak karşılanmalıdır.
 
Sun Tzu, Savaş Sanatı'nda genellikle yüzbinlik ordulardan örnek verir. Toplamı 14 bölümden oluşan bu strateji kitabında her bölümde, kuşkusuz dünya askeri tarihini oluşturan harp strateji ve taktiklerini etkileyen değişik sayılarda bol maddeli listelere yer verilmiştir. Bu yazıya konu olan sembolik beş madde, Tzu'nun askeri bilgeliğinin ortaya çıkıp kaybolduğu en açık örnektir. Bunun dışında general Sun Tzu, savaşı sıradan bir işmiş gibi açıklar ve anlatır durur. Kuşkusuz iki asır önce çevirilerek batı dillerinde ortaya çıkan bu eserin günümüze kadar nasıl geldiği büyük soru işaretleriyle doludur. Kadim metinlerin zaman içinde birçok isimsiz yazar, okur ve yayıncı tarafından yorumlanarak değiştirildiği hatta "geliştirildiği" gün gibi açıkken Savaş Sanatı metnine anonim olarak bakmak da mümkündür. Yine de Sun Tzu adının günümüze kadar gelmesinde, onun Çinli bir general olması kadar üç bin yıl kadar uzak bir geçmişten gelerek neredeyse birçok çağdaş iletişim ve işletme bilimlerine günümüzde uyarlanan bir h seda olmuş olması da bu haklı şöhretin en önemli yanıdır bizce.

Sun Tzu'nu savaşı sıradan bir iş gibi yazmasında bir kötülük ve sakınca yok. Kendi döneminde sanırız önemli de bir işti savaş. Hatta varoluştu. Çin'in bugünkü nüfus yoğunluğunu birkaç bin yıl geriye götürecek olursak dört büyük krallığın uzun süren savaşları sonucu bir tek Çin imparatorluğu altında toplanmasıyla oluşan Çin belki de en yaşlı ve kadim devletlerden birisidir günümüzde. Bugüne ne Roma kaldı ne Konstantinopolis ve ne de Kudüs... Son iki asırdır milli adlarla kurulup parçalanıyor ülkeler. Bu rüzgâr kesin olarak sonlanmasa da halihazırda dünya haritası tarih içinde kaybolan ve günümüzde yaşayan binlerce dilin karşısında 200 kadar devleti barındırıyor. Eğer dil-kültür ve ulus-devlet bağlantısını ciddi olarak düşünürsek, ortada en azından yaklaşık bir uyum olmalı her şeyden önce.

Peki bunca dile ve kültüre rağmen, onların sayılarına oranla kat ve kat düşük ülke haritalarına indirgeyen temel etkenler nelerdi? Savaşı sanırız bunların başına yazabiliriz. Savaş, insani olan ne varsa onun aksine çalışan bir eylem kültürü her şeyden önce. Ve temelinde güç, iktidar, çıkar hırslarının yattığı bu eylem meşrulaştırıldığı ölçüde acımasızlığa ve vahşete evrildi hep. Şiddeti, dehşeti arttıkça giderek savaş daha da meşrulaştırıldı. Yasa, izin, hak ve adalet gerekçeleriyle; eylemin infazına kadar bunu durdurmamak hatta hiç yapmamak seçenekleri de dahil her türlü uzlaşma ve barış olasılıklarının yeterince tüketilmediği bir sürecin sonunda birilerini sistemli, planlı olarak öldürmek aslında ne kadar adil, doğru ve ahlaki? Dünya haritasının dil ve kültür kalemlerini ele geçiren silahların zoruyla çizildiğini toptan kabul etmemiz gerekir. Ve belki de gerçekten uğraşılsa savaşların yarattığı kayıp insan bedenlerinin yan yana koyulmasıyla da çekilebilirdi bu çizgiler. 

Binlerce kilometrelik Çin Seddi, bölünmüş şehirlerin ortalarından geçen hatlar, yüzlerce kilometrelik Batı Şeria güvenlik duvarı, Berlin Duvarı karşısında ağlama duvarları, hac mekânı duvarları, mabed duvarları daha mı kısadır? Hepsi savaşın kanlı çizgileriyle örülmemiş midir? Bir insanı öldürmemek; kişisel ya da sosyal eylem olarak neden hiç kutsallaştırılmamış ve yüceltilmemiştir? Tersiyle imparatorluklar, dinler ve ülkeler kurulmuş ve yıkılmıştır.

Sun Tzu'nun Savaş Sanatı bugünden bakıldığında savaşın kâinatının, yani savaş sahasının, harp alanlarından çıkıp dünya haritasının çizgileri haline gelişinin bir kök hücresi gibidir adeta. Bir general, siyasetçi ya da muktedir Savaş Sanatı'nı bu gözlükle okuyamaz mı acaba? Her ordu ve asker sadece savaşmak zorunda değildir. Sun Tzu'nun eserinde ve belki de insanın bilinçaltında eksik olan Barış, Savaş'ın karşıtı olarak görüldüğü sürece asla Huzur, Sükûnet ya da Dinginlik'e dönüşemeyecektir. Barış, Savaş için ancak bir rüyadir, ne var ki savaşlar da asla Barış'ın kâbusu olmamalıdır; bu ölüm uykusuna izin vermemeliyiz.

(devam edecek, Dünya)

İlahlı Kuvvetler 1 Silahlı Kuvvetler 0

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder