18 Mart 2017 Cumartesi

Cervantes’in Buluşu





“Don Quijote, insan düşüncesinin en son ve en büyük sözü, insanın ifade edebileceği en acı ironidir.”

DOSTOYEVSKİ

Bir kahraman, bir seyis, bir at, bir sevgili ve bir hayali 500 senedir bu denli fiyakalı yapan nedir? Rönesans sonrasında başka aklın ve gerçekliğin övgücüleri olmak üzere 19. Yüzyıl romantiklerinin yenilmez idealizminden 20. yüzyılın melankolik varoluşçularının ondan “tekdüze yaşamın benlik arayışından ödün vermeyen vakur kahramanı” çıkarmalarına; daha felsefi okumalarda Sancho’yla birlikte, idealizmle materyalizmin diyalektiğini simgeleyişi yorumlarına; politik eğilimlilerinse bu anlatıda ütopyacı sosyalizmin ilk örneklerinden birini gördüklerini düşünmelerine kadar fiyaka inanılmaz derecede görkemli.
Bütün bunların üzerine Don Quijote’nin (don kihote) “bütün yüzyıllar içinde, sanatı sanatla, sanatın yaşamla ve sanatın insanla ilişkisini irdeleyen en baştan çıkarıcı anlatı olarak kabul” edilmesi var. Bütün bunlara bin sayfalık bu romanın “feodal düzenden merkantilist düzene geçişin örnek kitabı olarak sosyolojik ve tarihsel okumalara konu” olması, roman kahramanının deliliğinin psikolojik tahlil ve teşhislere tabi tutulması da dahil edilebilir.
Şimdi ve burada elimizdeki bu küçük ve kısa kitapta iki dev romancı, bir ünlü filozof, üç edebiyat ve sanat eleştirmeninin eleştiri, çözümleme, anlatı ve deneme bağlamındaki kendi metinlerinden yola çıkarak adeta Don Quijote’nin bu beş asırlık dev görkemine şapka çıkarmanın yanı sıra roman sanatının da aynı sürece tarihlenen evrimini gözler önüne seriyorlar. 
“Don Quijote ve Roman Sanatı” Carlos Fuentes, Michel Foucault, Yaşar Kemal, Adnan Binyazar, Feridun Andaç ve Raşel Rakella Asal’ın daha önce kitap ve edebiyat yayınlarından çıkan yazılarından oluşuyor. Kuşkusuz bu toplam giderek daha da uzatılabilir, akademik ve bilimsel ayrımlara, bölümlere tabi tutulabilirdi. Sanıyor ve inanıyoruz ki bu küçük yazı toplamı, gerek roman okumalarını düşüncelerle zenginleştirmeyi seçen kimi Don Quijote okuru ve gerekse onu romanın merkezi yapan anlayışı benimsemiş hem yeni hem de usta roman yazarları için de tam anlamıyla bir kılavuz. 
Roman kahramanıyla olan hispanik kökenleri, dil ve kültür bağları sebebiyle Carlos Fuentes, karşı reform döneminin İspanya’sı gibi Don Quijote’nin de iki ayrı suda dolaştığını ve iki ayrı dünyaya ait olduğunu belirtir. Fuentes’in bu Don Quijote romanını anlama kılavuzundaki gözalıcı denemesi onu 1987 yılında, İspanyol dilinde yazan yazarlara verilen en büyük ödül olan Cervantes Ödülü'ne değer bulunmasına kadar götüren bir yazın serüveninin de zenginliğinin göstergesi. “Don Quijote ve Roman Sanatı” kitabından anladığımız kadarıyla kitapta yazıları bulunmayan ama adına “donkişotizm” denilebilecek gönüllü bir eleştirinin haklı neferleri, hatta roman sanatı övgüsünün mimarları arasında şu ünlü adları da saymak mümkün ayrıca: Milan Kundera, Ortega Y Gasset, Vladimir Nabokov, Roger Garaudy.
Don Quijote, post-modernist kuram ve eleştirmenlerden de nasibini alarak fiyakasına fiyaka katmaktadır. Onlar için ya da onlar gibi düşünenler için kendisi bir okumanın da kahramanıdır. Fuentes, bu yaklaşımın neredeyse ilk izlerini bırakır: “Don Quijote okumadan gelir ve okumaya döner: Don Quijote okumanın elçisidir. Ve onda, girişimleri ve gerçek arasına giren gerçeklik değil okuma aracılığıyla tanıdığı büyücülerdir araya girenlerdir.” 
Kitapta yer alan Yaşar Kemal, Adnan Binyazar ve Feridun Andaç eksenli üçlü yazı/alıntı izleğinin temeli, en az İspanyol kültürü gibi değişik, farklı ve kendine özgü değişimleri, trajedileri kendi içinde barındıran Türk kültürü ve dili edebiyat söylemlerinde Don Quijote 20. yüzyılda Türk romanının başlangıcının en temel cesaret ve girişim esinleyicilerinden birisi olduğu yargısına dayanmaktadır. Bu yanıyla Türk edebiyatında, bu Cervantes buluşunun etkisi önümüzdeki yıllarda daha çok açıklanmaya ve irdelenmeye gereksinme duymaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder